LÜTFÜ GÜLTEKIN
LÜTFÜ GÜLTEKİN  
  ANA SAYFA
  ÖZGECMİŞ
  ALBÜMLERİ
  ZIYARETCİ DEFTERİ
  BASINDAN
  BASINDAN- 2
  GALERİ
  VIDEO
  İletişim
BASINDAN- 2

'Brüksel'den Akan Türkü Pınarı

2007-03-07

Türkü madeninde kazma sallayan bir emekçi: Lütfü Gültekin.
İnsanın içini ısıtan kadife sesini dinlemeden önce, ünlü ustaların repertuvarında yer alan türkülerin yaratıcısı olarak tanıdık onu. Tevazu hırkasını giymiş bir derviş misali yaşadıgından eser sahibi olarak türküsünü seslendirenlerce kim zaman yok sayılmasını dert edinmeyip sadece türkü üretmeyi iş edindi.

Bu güzel türkülerin sahibinin kim olduğu, nerede yaşadığı, titizlikle seçtiği o güzel şürleri notaya hangi duygularla döktügü sorularının yanıtını alabilmek için neredeyse bir on yıl beklemek gerekti.

Brüksel'de yaşarmış, göçmen işçiymiş, yıllarca maden ocaklannda çalışmış, gündüzleri kömür madeninde geceleri de türkü madeninde kazma sallamış.

Göçmen işçilerin ve öğrencilerin düzenlediği gecelerin baş konuğuymuş. Lütfü Gültekin, ilk albümünü 1973 yılında Belçika'da çıkarmış. Bunu diğerleri izlemiş.

Gültekin'in üç yıl öncesine kadar albümlerin arka kapaklannda "eser sahibi" olarak gördüğümüz ismini ancak 1993'ten sonra albümlerin ön kapakla- rında görmeye başladık. Gerçi yurt içinde ilk albümünü 1987 yılında yapmıştı, ama geniş kitlelerle buluşması mümkün olmadı.

Bugün müzik dünyasında isim yapmış birçok sanatçı şöhretini Lütfü Gültekin'in eserlerine borçlu. Yarattığı eserlerle gönülleri fethetmiş nice besteci var ki, icracılığı beş para etmedigi için sadece meraklıları tarafindan tanınmanın ötesine geçememiştir. Ancak Gültekin'in icracı yönü de besteciliği kadar güçlü.

Lütfü Gültekin, kulakları tırmalamayan, dinlerken insanı yormayan o yumaşacık sesiyle şair Hüseyin Mor'un dediği gibi adeta "Bir gülü incitmeden dokunmak ister gibi" türkü söylüyor.

Eserlerinde çoğunlukla hüzünle isyan, ezilmişlikle başkaldırı iç içe... Doğduğu Dersim topraklannda acıyla yoğrulmuş yüreği Brüksel de 11 yıl çalıştığı maden ocaklarında başkaldırı ve isyanla kabarmış belli ki... "Maden ocağında yaşama dair çok şey öğrendim. Bestelerimin yarısını yeraltında yaptım. Şartlar o kadar ağırdı ki" diyor.

Lütfü Gültekin'in dillerde pelesenk olmuş türküleri arasında "Derman Sendedir, "Çağırırım Dost Dost", Sıvas katliamında yitirdiği arkadaşı, kirvesi Hasret Gültekin'e adadağı "Hasretim Hasret", "Güne Reyhan Ekerim", "Kan gider", "Gel Ali'm Yola gidelim", "Şu Yalan Dünyaya", "Bir Sonsuz Rüyaya", "Vuran Vurdu", "Ne Bilir", "Vahdet bades'iyle mestiz" ve "Ol Benim Şahıma" en bilinenleri.

Gültekin'in eserlerini Arif Sağ'dan Musa Eroğlu'na Hasret Gültekin'den Songül Karlı'ya İlyas Salman'dan İsmail Özden'e, Nilüfer Akbal'dan Nevzat Karataş'a kadar onlarca sanatçı seslendirdi. Son yazdığı "Munzur'a Ağıt" adlı eserini ise bu dalın en güçlü seslerinden Sabahat Akkiraz yeni albümünde okudu. Türkiye de çıkan "Derman Bizdedir" adlı albümde sanatçının eserleri 12 ayrı sanatçı tarafından seslendirilerek bu konuda bir ilke imza atıldı. İlk kez bir sanatçının en seçme eserleri başka sanatçılar tarafından okunarak bir albümde toplandı.

Beste yaparken gösterdigi titizlik, şiir seçiminde de görülüyor Gültekin'in.

Sabahattin Ali, Enver Gökçe, Hasan Hüseyin, Ozan Telli gibi çağdaş şairlerin yanı sıra geleneksel halk ozanlanrından Şah Hatayi, Pir Sultan Abdal, Deli Boran, Ruhi Baba'nın dizeleri Gültekin'in türküleriyle ölümsüzleşiyor.

1949 Tunceli doğumlu olan Lütfü Gültekin, 1969'da yüksek öğrenim görmek amacıyla gittiği yurtdışında maden işçisi olarak çalıştıktan sonra malulen emekli oldu.

Brüksel'deki evini stüdyo haline getiren sanatçı yıllarca çalışmalarını kendisi gibi bu mütevazı stüdyoda yürüttükten sonra İstanbul'da açtığı stüdyo sayesinde çalışmalarını da yurt içine taşıdı.

Bunda genç yaşta iyi bir bağlama ustası olan oğlu Emre'nin payı büyük. Anadolu'da çok bilinen "Aslan yatağı boş kalmazmış" sözü, baba-ogul Gültekinler için söylenmiş sanki. Baba bestecilikte ne kadar ustaysa, oğul Gültekin de sazda ayrı ustalığa ulaşmış durumda.

MİYASE İLKNUR
:::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::

Baba ve Oğul Albümü

2005-09-04

Halk müziği sanatçılarının seslendirdiği sevilen birçok eserde imzaşı bulunan ozan Lütfü Gültekin'in oğulları Emre ve Munzur'la birlikte hazırladığı "ElEmeği,Göz Nuru" adlı albüm Kalan Müzik tarafından yaymılandı.

Uzun yıllardır Belçika'da,yurdundan uzak yaşayan ozan, birikimlerini genç kuşaklarla paylaşmayı amaçlıyor.

Albümde Lütfü Gültekin'in şair Tahir Kutsi Makal'ın şiirlerinin yanı sıra Şah Hatayi, Karacaoğlan, Yunus Emre, Sefil Selimi, Emekçi, Ozan Telli gibi geçmiş ve günümüz ozanlarının eserlerinden yaptığı türkü formundaki besteler yer alıyor. Lütfü Gültekin'in ölümsüz İngiliz yazar William Shakespeare'in CanYücel'in çevirdiği şiirini bestelediği "Değil mi ki" albümün en ilgi çekici çalışmalarından biri. Gültekinler, Shakespeare'in sözlerini bağlamayla buluşturarak "deyiş" tadıda seslendiriyor. Albümde Emre Gültekin yazdığı "Pervane" adlı enstrümantal bir eser de yer alıyor.

CUMHURİYET
::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::

Gültekinler 'El Emeği Göz Nuru'

2005-09-01

Halk ozanı Lütfü Gültekin'in iki oğluyla birlikte hazırladığı 'El emeği, göz nuru' adlı albüm, bir baba-oğul albümü olmasının yanı sıra, toprağından uzak bir ozanın genç nesille birikimini paylaşmasının bir ürünü olarak da görülebilir.

Albüm, Emre Gültekin tarafından yazılan 'Pervane' adlı enstrümantel ezgi dışında tamamen Lütfü Gültekin tarafından müziklendirilmiş eserlerden oluşuyor. William Shakespeare, Tahir Kutsi Makal gibi şairlerin ve Şah Hatayi, Karacaoğlan, Yunus Emre, Emekçi, Ozan Telli gibi halk ozanlarının şiirlerini türkü formunda besteleyen Gültekin, 'Sokak Çocuklarının İsyanı' adlı eserde olduğu gibi toplumsal olayları da irdeliyor.

BİRGÜN
:::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::

Baba - Oğul Albümü

2005-07-13

Uzun yıllardır Belçika'da yaşayan, halk müziğine pek çok yeni eser kazandıran halk ozanı Lütfü Gültekin'in iki oğluyla birlikte hazırladığı "El emeği, göz nuru" adlı albüm, halk müziği dünyasında görmeye pek alışık olmadığımız bir baba-oğul albümü olmasının yanı sıra, toprağından uzak bir ozanın genç nesille birikimini paylaşmasının bir ürünü olarak da görülebilir.

Kalan Müzik etiketiyle yayınlanan albüm, Emre Gültekin tarafından yazılan "Pervane" adlı enstrimantel ezgi dışında tamamen Lütfü Gültekin tarafından müziklendirilmiş eserlerden oluşuyor. William Shakespeare, Tahir Kutsi Makal gibi şairlerin ve Şah Hatayi, Karacaoğlan, Yunus Emre, Sefil Elimi, Emekçi, Ozan Telli gibi geçmişte ve günümüzde yaşayan halk ozanlarının şiirlerini türkü formunda besteleyen Gültekin, söz ve müziğini kendisinin yazdığı "Sokak Çocuklarının İsyanı" adlı eserde olduğu gibi toplumsal olayları da irdeliyor.

EVRENSEL
::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::

Musa'nın Tunceli İzlenimleri

2003-09-29

4'üncü Munzur Kültür ve Doğa Festivali nedeniyle Tunceli'ye yaptığım ge­zi sırasında edindiğim izlenimleri ak­tarmaya devam ediyorum: Evet, bu arada Tunceli'de son 20 yılda pek çok şeyin olum­suz anlamda değiştiğini söylemeliyim. Yı­ğınla pavyon karakterli birahane ve barın açılmasını bunun örneği olarak görüyorum. Ciddi yozlaşma gözledim. Nitekim şehirde lokantalar dahil temizlikten eser kalmadığı­nı, gençlerde ciddi bir yozlaşma ve tembelleş­me olduğunu üzülerek gözledim.

Örneğin Diyarbakırlı gençler gelip inşa­atlarda çalışırken, Tuncelili gençlerin ücret düşüklüğünü bahane ederek günlerini lak­lak yaparak geçirmeleri anlaşılır şey değil... Aynı zamanda kutsal saydıkları Munzur Gözeleri'ni bile tüm ikazlara rağmen pislik içinde bıraktıklarını gördüm. Bu arada Tuncelili öğretmenlerin de eski idealist kimliklerinden bir hayli uzaklaştıklarını, kendilerini geliştireceklerine durmadan slo­gan ürettiklerini saptadım.

Haydar Doğan
Bunların yanı sıra sizinle küçük anek­dotlar paylaşmak istiyorum: 300 kez milli formayı giyip Türkiye dünya ve Avrupa şampiyonu olmuş olan milli atletimiz Hay­dar Doğan, hemşerilerince tanınmıyor. Bu nedenle onlara yuf olsun! Buna karşılık fes­tival sırasında kaybolan 8 cep telefonu ve 2 cüzdanın (ki, birinin içinde 500 milyon li­ra trink para vardı), getirilip sahiplerine tes­lim edildiğini hayretle gördüm. Bundan dolayı da Tunceliler'e helal olsun netekim!..

FB'li Selçuk ve BJK'lı Sinan
Evet, bir yuf ta Tuncelili milli futbolcu FB'li Selçuk Şahin ile BJK'li Sinan Kaloğ­lu'ya... Zira sözkonusu futbolcular Tuncelili gençlere ellerini uzatmak yerine, sırtlarını döndükleri ve 62 Tunceli formasını giyme­dikleri için... Bu arada Fatih Terim'in de Tunceliler'e forma, ayakkabı ve top gönder­me sözü verdikten sonra sözünü yerine ge­tirmediğini öğrendim. Bir yuf da ona... Yanı sıra işsizliğin kol gezdiği Tunceli'de, Genç­lik Spor İl Müdürlüğü'nün spor sahasından yararlanmak isteyen gençlerden aylık 36 milyon lira para talep etmesine de yuf ol­sun. Ayrıca Erzincan-Pülümür Dere Yo­lu'nu on yıldır sürüncemede bırakarak ula­şımı 4-5 saat geciktiren Karayolları'na da en okkalısından yuf olsun...

Milli Park'a kıymayın efendiler!
Bir de el insaf.. Tunceli'nin Munzur Va­disi, Türkiye'nin yanı sıra UNESCO tara­fından korunması tescil edilen bir doğal SİT alanı iken, oraya bir değil 8 tane baraj yapma kararı alanlara yufların en büyüğü olsun. Kaldı ki bu proje ülkemizin ilk mil­li parkını yok etmesi yetmezmiş gibi, verim­lilik açısından da son derece kötü bir yatırım olacaktır. Baraj bittikten sonra doğa ha­rikası Munzur Vadisi'nden eser kalmayaca­ğı gibi, Tunceli de fiilen komşu illere bağlı bir metrukhaneye dönecektir.

Tunceli'nin ozanı Lütfü Gültekin
Bu arada sloganlar ve toz duman ara­sında Tunceliler'in tanımaya pek fırsat bula­madıkları değerli ozan Lütfü Gültekin, yurtdışında olması nedeniyle 30 yıl hasret kaldığı Munzur'u kendine özgü içtenliğiyle şöyle dile getiriyor:

Kimlerden sormadım ki / Sana olan tut­kumu / Öyle çok özledim ki / Munzur senin suyunu... /... Dağların eteklerin / Emsalin yoktur senin / Hak nasip eylese de / Yine gel­mek isterim... / Belli ki hüzünlüsün / Mest eder süzülüşün / Sana sahip çıkmadık / Biz­lere küsülüsün...

Bu yıl ki Tunceli Festivali'nde bu kadar gözlem yeter. Anlayana sivrisinek saz, anla­mayana davul zurna az demiş atalar. Ama yine de yeni dönem festivallerin slogancılık yerine, daha profesyonel örgütlenerek Tun­celi'nin sorunlarına çözüm aranması yo­lunda ciddi adımlar atılmasını Ulu Büyük dedemiz Düzgün Baba'dan niyet ederim. Gerçeğe hü, bir kısım sevgili okurlar!..

MUSA AĞACIK / STAR
:::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::

Yaralayan ve Coşturan Türküler

1998-07-25

Halk müziğinde pek alışık olmadığımız türden bir albüm yayınlandı geçtiğimiz günlerde. "Derman Bizdedir". Yıllardır pek çok türküsü dillere dolanan, çeşitli müzisyenler tarafından yorumlanan halk ozanı Lütfü Gültekin'in türkülerini söylemek için Musa Eroğlu, Fırat Başkale, Nilüfer Akbal, İsmail Özden gibi isimlerin bir araya geldiği bir albüm bu. Keşke Veysel'e de, Davud Sulari'ye de, Mahzuni'ye de böyle albümler yapılsa; Talip Özkan'lar, Sabahat Akkiraz'lar da türküleri söylese denecek türden bir albüm...

Lütfü Gültekin, 1949 yılında Tunceli'de doğdu. Liseyi bitirene kadar Tunceli'de yaşadı. 1969 yılında pek çok kişi gibi çalışmak için Berlin'e gitti. Bir süre düğünlerde saz çaldı. Daha sonra Belçika'ya geçti. Maden ocaklarında çalışmaya başladı.

"Maden ocağında hayata dair çok şey öğrendim. Bestelerimin yarısını yeraltında yaptım. Şartlar o kadar ağırdı ki..."

1973 yılında kendi türkülerinden oluşan ilk albümü yayımlandı Belçika'da. Lütfü Gültekin de Emekçi, Ali Asker gibi müzisyenlerle aynı safta türkülerini seslendiriyordu. Onlar gibi bir yandan 'protest' türkülerini, bir yandan da deyiş formundaki bestelerini söylüyordu. Yurt dışında pek çok albümü yayımlandı. Ama Türkiye'de albümünün yayımlanması ancak 1987 yılında nasip oldu. 2 Temmuz'da Sıvas'ta yitirdiğimiz Hasret Gültekin'in (Lütfü Gültekin'le hiçbir akrabalığı yok!) ilk albümü "Gün Olaydı" ile Lütfü Gültekin'in Türkiye'de ilk albümü "Selam Olsun" büyük bir tesadüf eseri aynı gün yayımlandı. İki 'Gültekin' bu olay vesilesiyle tanıştılar, dost oldular. Hasret, 1990 yılında Lütfü Gültekin'in "Aydınlıkta Uyandırın" albümünde bağlamaları çaldı. Lütfü Gültekin'in en ünlü türküsü "Derman Sendedir" bu albümde yer alıyordu. 1993'te Gültekin'in yeni albümü için bir araya geldiler. Bağlamaları kaydettiler. Hasret, Sıvas'a gitmek istiyordu. Kayıtlara devam etmek üzere ayrıldılar. Hasret, Sıvas'a gitti ve yanarak öldü.

"Yaklaşık bir yıl mikrofon karşısına geçmeye çalıştım ama bir türlü okuyamadım türküleri. Sonradan yavaş yavaş okumaya başladım ve albümü bitirdim. Hasret'in çaldığı bağlamalar üstüne, Hasret'e adadığım türküleri söyledim. 'Hasretim Hasret' albümü böyle yayımlandı. Hasret'le geçirdiğimiz son onbeş gün bana onbeş asırmış gibi geliyor."

Lütfü Gültekin'in son albümü "Hasretim Hasret" 1995'te yayımlanmıştı. Yeni albümü "Derman Bizdedir" Hasret Gültekin'in ölmeden önce çaldığı ama "Hasretim Hasret" albümüne girmeyen türkülerden "Gökte Uçan Huma Kuşu"nu da içeriyor; İsmail Özden'in sesine Hasret'in bağlamaları eşlik ediyor. Musa Eroğlu, Muhabbet'ler zamanındaki vokaliyle "Gel Ali'm" diyor. Bu zamanda pek rastlayamadığımız türden iki güzel sesten Nilüfer Akbal, "Yürek Kocamandır"ı ve Aynur Doğan, "Vuran Vurdu"yu seslendiriyor. İlyas Salman, Hasan Hüseyin'in sözleriyle "Güne Reyhan Ekerim" diyor. Genç bağlama sanatçısı Engin Arslan, vokalinin de bağlaması kadar iyi olduğunu gösteriyor "Divane Gönül"de. Emre Saltık Sıvas'ı anlatan "Kan Gider"i söylüyor. Gültekin'in kimi zaman içten yaralayan, kimi zaman coşturan türküleri yer alıyor albümde. Bağlamaları çalan Erdal Akkaya da aynı şekilde eşlik ediyor türkülere. Sonuçta ortaya güzel bir albüm çıkıyor. Başta dediğimiz gibi, keşke Veysel'e de, Davud Sulari'ye de, Mahzuni'ye de...

ULAŞ ÖZDEMİR / RADİKAL CUMARTESİ
:::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::

Ürkek dokunmazdı bağlamasına

1997-03-29

O bir yürekti, insan yüreği, insanı insan gibi seven yürek. Dostları böyle bilirdi onu. O da dostça bağlıydı dostlarına, ` severdi kirveliği, hısım akrabalığı... Birbirimize ülkemizden bahsederdik bir araya gelince, O Koçgiri'sinden ben Dersim'den... Yüreğini insanlara açmıştı, bir de türkülere... İnançlıydı ve kendinden her zaman emindi, ürkek dokunmazdı bağlamasına... Ortaçağ karanlığı onu da aldı, kurtaramadık.



Deli gönül inin inim inleme
Kadir mevlam Hasret'ime sal beni
'Viranlıkta görsen baykuş sanarsın
Bir huma kuşuyum sen de bil beni

...Zaten çokları kardeş bilirdi bizi, farksızdı kardeşimden, kendi yüreğine düşmüştü; Hasret. Ya soyadımızın aynı oluşu duygulanmızı etkilemişti ya da duygulanmız soyadımızı almıştı; biz kardeş iki yürektik aynı duygulan paylaşan. Birbirimize ülkemizden bahsederdik bir araya gelince, o Koçgiri'sinden ben Dersim'den... Altı yıl önceydi tanışıklığımız. Bir sokak ortasında İstanbul'da, ayaküstü, sonra ayrılmıştık... Avrupa birleştirdi bizi sonra ve müzik ve dostluk ve insanlık... Özlem birleştirmişti bizi, insana ve ülkeye özlem... Bana "pîrim" diye seslenirdi Hasret, ben de ona "Hocam" derdim, yaşı benden küçüktü. Sabahın dördüne kadar otururduk bazen, birlikte hem sohbet eder, hem de bağlama çalardık. Sabahladığımız gecelerin ertesinde ise havuza girerdik. Suda yüzmeyi bilmezdi Hasret, ama boğulmazdı da. Bilmediği birşey daha vardı, bir gün kana bulanmış mavi kor dumanların arasında boğulacağı...

Bir yürekti Hasret, insan yüreği, insanı insan gibi seven yürek. Dostları böyle bilirdi onu. O da dostlarına dostça bağlıydı, severdi kirveliği, hısım akrabalığı... Bir gün Köln'den aradı beni. Hep pirim derdi ya bana, bu kez "Kirvem" dedi. Doğacak çocuğuna kirvelik yapmamı istiyordu. Ben de "Kutsal belleriz ey dost, çıkarız yola" demiştim. Bir de oğlum Emre'yi çok severdi. Emre bizim stüdyonun tonmayisterliğini yapar. Ona geleceğin tonmayisteri derdi.

Emre'nin eksiklerini gidermesi için elinden geleni yapardı, öğretirdi bıldiklerini... Ölümüne alışamadık; kardeş yürekti Hasret'inki, gurbet yüreği.
Ayrılma zamanı gelmişti. Köln'e gidecek trenin kalkış saati... Sonra Türkiye'ye... "Temmuzun dördünden dokuzuna kadar Ankara'da birlikte olalım, Musa Hocamız ve Talip Şahin'lerde birlikte kalırız. Daha sonra da İstanbul'a döneriz" demişti. Bu arada Temmuzun birinden dördüne kadar Sıvas'ta olacağını da eklemişti. Ancak...

O bir sanatçıydı , dünyayı kucaklıyordu, yüreğini açmıştı ınsanlara, türkülere... İnançlıydı ve kendinden her zaman emindi ürkek dokunmazdı bağlamasına...

Seni de Ortaçağ karanlığından kurtaramadık Hasret.

LÜTFÜ GÜLTEKİN / ÖZGÜR GÜNDEM
 
ETKİNLİKLER  
  30.01.2010 KÖLN

LÜTFÜ GÜLTEKİN 40. SANAT YILI ETKINLIĞİ

HALAY HALLE


Bu anlamli gecede bana destek veren sanatci dostlarim

EMEKCI
ALI ASKER
MEFTUNI
GÜLER DUMAN
SEBAHAT AKKIRAZ
EMRE SALTIK
KIVIRCIK ALI
SANIYE ve SINAN
MIKAIL ASLAN
TEKIN KARABEY
ADIN ÖZTÜRK
BESER SAHIN
CENGIZ ÖZKAN
ALI ÖZEL ve
SEYFI YERLIKAYA
FIRAT YUSUF ` a
sonsuz sükranlarimi sunuyorum..

Ayrica benden destegini hicbir zaman esirgemeyen Kalan Müzik Sahibi, hemserim ve can dostum, HasanSaltik kardesime, Ertan Tekine, ve Engin Aslan kardesime tesekkür ediyorum

Hersey gönlünüzce olsun..


Lütfü Gültekin
 
 
  http://www.lutfugultekin.com/video.php  
Bugün 27 ziyaretçi (31 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol